Nasılsın yeğenim?
Sene 2002. Dubai'li eski dostlarımdan Şeyh Battal Rashid Bin Rıza Al Muhtar'la o zaman tanıştım. Kendine yeni bir at almıştı. Onu dünya şampiyonu yapmayı da kafasına koymuştu. En iyi kahyayı bulmak için her yere haber salmıştı. Tek şartı vardı: Arapça bilmek. Dünyada benden iyisi olmadığını bütün Veli bilirdi. Bir gün yanıma sana ismini veremeyeceğim büyük atçılardan biri geldi. Ahırda konuğum oldu. Durumu anlattı. Arapça bilseydin, köşeyi dönerdin Nalko dedi. Ona sorun olmadığını söylediğimde nutku tutuldu. Hemen son model cep telefonuyla Dubai'yi aradı. İlk uçakla yola çıktık.
Dubai'ye vardığımızda bizi havaalanından lüks bir limuzin aldı. Üstü açıktı. Arkasında küçük bir havuzu vardı. İçinde de iki tane bikinili dilber oturmuş şampanyasını yudumluyordu. İçlerinden biri pazularıma hayran kalmıştı. Bana parmaklarıyla gel işareti yaptı. Ben de ona gözlerimle "İşim bitince" dediğimde heyecandan yerinde duramadı.
Şeyh Battal Rashid Bin Rıza Al Muhtar'ın şatosuna vardık. Onunla büyük bir salonda buluştuk. İçeriye girer girmez Arapça konuşmaya başladım. Şeyh'in karşımda dili tutuldu. Onun konuşmasına izin vermedim. Arapça'yı nereden öğrendiğimi sorduğunda ona tek bir söz söyledim: Biz Kuran'ı yedi kere hatmettik Şeyh Efendi.
Beni alıp ahıra götürdü. Şampiyon olacak dediği atını gösterdi. Biraz inceledim. Sonra da ona dönüp: Ben bu ata bakmam, bunu arabaya bağlayıp yük çektirin, dedim. Beni duyunca şoka uğradı. Fedailerine işaret verip beni yakalattı. Sonra da zindana attırdı. Zindanda iki sene kaldım yeğenim. İki senenin sonunda bir gün kapılar açıldı. İçeriye ışık girince gözlerim kamaştı. Gelen Şeyh'ti. Önümde diz çöktü, ayaklarıma kapandı. Atının üç yarış koştuğunu hiçbirinde tabelaya giremediğini söyledi. Benden ona bir at satın almam için yalvardı.
İlk uçakla İngiltere'ye gittik. Orada aradığımız atı bulamayınca Amerika'ya geçtik. Çiftliklerin arasında gezerken karşımıza çelimsiz bir at çıktı. Ona arabayı durdurmasını söyledim. Atı yanıma çağırdım. Şeyh arabadan inip yanıma geldi. Atı gösterdim. Al sana şampiyon, dedim. Siniri bozuldu, benimle dalgamı geçiyorsun Nalko, dedi. Eğer sen almazsan bu atı ben alırım dedim. Atı arabaya bindirdim. Arka koltuk genişti yeğen.
Sonra bir çiftliğe girdik. Adını sana veremeyeceğim ünlü antrenörlerden biri Şeyh'e yine sütçü beygirlerinden birini kakalamaya çalışıyordu. Hemen müdahale ettim. Şoföre arabadaki atı getirmesini söyledim. Antrenöre dönüp bu at seninkinden iyi dedim. Antrenör kahkaha attı. Bu mu deyip karnını tuta tuta güldü. Meğerse ondan bir şey olmaz diyerek çayırlara salan da oymuş. Ne yaptıysam Şeyh'i ikna edemedim. Amerikalı antrenörün atını 1 milyon dolara aldı.
Dubai'ye döndüğümüzde Şeyh'e "Beni zindana götürün" dedim. Şaşırdı. Atımın eyerini tutup yürüdüm. Onu zindana soktum. Şeyh de kendi atını altın varaklı bir ahıra götürdü. Aradan iki yıl geçti. Artık atımı ahırdan çıkarma vaktim gelmişti. Şeyh'in atı da büyümüş serpilmişti. Onu görenler hayran kalıyordu. Şeyh çok mutluydu. Bir gün ona dönüp "Bana bak Şeyh! Atlarımız büyüdü. İstersen ikisini yarıştıralım. Bakalım kim kazanacak" dedim.
Atımı ahırdan çıkardığımda Şeyh'in rengi sarardı. Benim küheylanın boyu onunkinin iki katıydı. Sanırsın ki yeğen o eşek, bu at. Şeyh koşarak yanıma geldi, ayaklarıma kapandı. Atı ona vermem için yalvardı. Ama gözümde para yoktu. Namuslu bir insan olarak atı ona verdim. O sene şampiyon oldu. Ben de Veli'ye geri döndüm.
Görüyorsun yeğenim, dünyanın her yerinde dostlarım var. Sen sen ol, gücümün sınırlarını sorgulama. Gözlerinden öperim, şansın bol ola.
Nalkapon İstanbul At Yarışı Tahminleri
1. ALTILI
4,1,6,5
1,6,7
3,1,5,4
3 KOÇAKTAY BANKO
6,8,7,3
3,4,6,5,9
960 TL
2. ALTILI
6,8,7,3
3,4,6,5,9
4 CHARABANC // 10
2,1,4,7,5,3
4 ÇAKMAKŞAH BANKO
9,2,1,4,7
600 TL // 1200 TL